Crohn hastalığı bağırsakları tutan ve karın ağrısı, ishal, kilo kaybı ve beslenme bozukluğu gibi belirtilere yol açan kronik iltihabi bir hastalıktır. Ağızdan anüse kadar sindirim  kanalının herhangi bir yerini tutabilirse de, en çok ince bağırsakların son kısmı olan terminal ileumda yerleşir. Crohn hastalığı bağırsakların dışında eklemleri, gözü ve deriyi de tutabilir.

Crohn hastalığı inflamatuar barsak hastalıkları (İBH) yada ingilizce adıyla “inflammatory bowel disease” (IBD) grubunda yer alır. İBH grubunda yer alan diğer önemli hastalık ülseratif kolittir. Ülseratif kolit kalın barsakları tutan ve kanlı ishale neden olan yine kronik bir iltihabi hastalıktır. Her ikisi de kroniktir, her ikisi de benzer ilaçlarla tedavi edilir. Bu iki hastalığın birbirine benzeyen ve birbirinden farklı olan yönleri vardır.

Günümüzde Crohn hastalığını tamamen ortadan kaldıran bir tedavi mevcut olmamakla birlikte, hastaların büyük bir kısmında hastalık belirtilerini düzelten, yaşam kalitesini iyileştiren, hastalığın neden olduğu ülserleri ve yaraları iyileştirebilen, komplikasyonları önleyebilen çok çeşitli tedaviler mevcuttur. Tedavi ile hastaların büyük bir kısmının normal bir hayat sürmesi mümkün hale gelir.

Crohn hastalığı tedavi edilmediğinde ise ciddi problemlere neden olabilir, yaşam kalitesini bozabilir hatta hayatı tehdit eden tehlikeli komplikasyonlara yol açabilir.

Crohn hastalığı hemen her yaşta görülmekle beraber, çoğunlukla 15-30 yaşları arasında başlar. Görülme sıklığı gelişmiş batılı ülkelerde doğu ülkelerine kıyasla belirgin olarak daha yüksektir. Ülkemizde de görülme sıklığının gittikçe arttığını gözlemlemekteyiz.

Crohn Hastalığına Yol Açan Nedenler

Crohn hastalığının bağışıklık sisteminin işleyişindeki anormalliklerden kaynaklandığı biliniyor. Ancak bağışıklık sisteminin işleyişini bozan şeyin ne yada neler olduğu henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu konuda pek çok şüpheli var.

Bağışıklık sistemi normalde vücudumuzu yabancı maddelere, virüslere, bakterilere ve parazitlere karşı korumakla görevlidir. Vücudumuzun bir bölgesine bu tür zararlılar girdiğinde bağışıklık sistemini oluşturan hücreler o bölgeye toplanarak savaşmaya başlar. Bağışıklık sistemiyle zararlılar arasındaki bu savaşa iltihaplanma (inflamasyon) denir. Zararlılar yok edildikten sonra uyarılmış  bağışıklık sistemi hücreleri bölgeden uzaklaşmaya ve sakinleşmeye başlar yani iltihaplanma düzelir.

Vücutta en fazla mikrobun bulunduğu yer bağırsaklardır. Bu farklı türde birçok mikrobun denge içinde yaşadığı ve flora yada yeni ismiyle mikrobiyota denilen bir canlılar topluluğudur. Normalde mikrobiyota içinde yer alan mikropların çok büyük bir kısmı zararsız hatta yararlı ve dost canlılardır. Tabi bu yararlı canlı topluluğunun arasında her zaman zararlı olanlar da bulunur. Bu nedenle sindirim sisteminde bağışıklık sistemi sürekli olarak aktif haldedir. Sürekli hafif düzeyde bir iltihap hali vardır. Ama bu kontrol altında olan bir durumdur, belli bir düzeyde dengededir.

Zararlılar çoğaldığında bunlar temizleninceye kadar iltihap şiddeti artırılır. İltihap artışı ishal, bulantı, kusma, karın ağrısı ve ateş gibi belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Ancak bu normalde geçici bir durumdur. Zararlılar uzaklaştırıldığında belirtiler kaybolur, iltihap düzeyi yeniden normal sınırlara geri döner.

Crohn ve Ülseratif kolit gibi hastalıklarda bağırsakta tespit edilebilir bir zararlı olmadığı halde, kendiliğinden iltihap şiddeti olması gerekenden daha yüksek düzeylere çıkar. Uzun süreler boyunca da (kronik) devam eder. Böyle olunca bağışıklık sistemi kendi dokularına zarar vermeye, hasar oluşturmaya başlar. İshal, karın ağrısı, bulantı, kusma gibi belirtiler sürekli hale gelebilir. Buna kilo kaybı ve kanama gibi daha başka belirtiler eklenebilir.

Bağışıklık sistemindeki bu anormalliklerin nedenlerine yönelik çok sayıda araştırma yapılmıştır ve sürekli yenileri yapılmaya devam etmektedir. Bazı zararlı bakterilerin tetikleyici rol oynayabileceğine yönelik bulgular vardır. İnsan bağırsağında normalde bulunan ve zararsız olan bakterilerin oranlarında değişmelerin yani mikrobiyotadaki bozulmaların da rolünün olduğunu gösteren önemli araştırmalar mevcuttur.

Genetiğin de önemli rolü vardır. Her beş İBH hastasından birinin, bir yakınında da İBH olduğu bilinmektedir. Ailesinde bir kişide İBH olanların riski 10 kat daha fazladır. Ancak hastalığın oluşması için genetik faktörler tek başına yeterli olmaz, muhtemelen farklı farklı nedenler birlikte hastalığa yol açmaktadır.

Ülkeler geliştikçe Crohn hastalığı görülme sıklığının artması çevresel faktörlerin çok önemli olduğuna işaret etmektedir. Bebeklerin emzirilmesi bu tür hastalıklara karşı koruyucudur, emzirmenin azalması riski artırmaktadır. Hijyenik bir ortamda büyüme, şekerin fazla tüketilmesi, meyve ve sebzenin az tüketilmesi, antiromatizmal ağrı kesicilerin uzun süreler kullanımı hastalık riskini artırmaktadır. Çocukluk çağında çok antibiyotik kullanımı muhtemelen mikrobiyota yapısını bozarak Crohn riskini artırmaktadır.

Sigara Crohn riskini artıran en önemli çevresel faktörlerden biridir. Bütün çabalara rağmen bir türlü azaltılamayan tütün kullanımının ülkemizdeki Crohn sıklığı artışındaki rolü araştırılmalıdır. Sigara içmeye devam edenlerin tedavisi bırakanlara göre daha zor, komplikasyon riskleri de daha yüksek olmaktadır.  

Crohn Hastalığının Belirtileri

Crohn hastalığının ülseratif kolit ile kıyaslandığında daha çeşitli ve daha değişken belirtileri vardır. Hastaların bazılarında belirtiler hafifken, bazılarında şiddetli olabilir. Belirtiler Crohn hastalığına özel değildir, aynı belirtiler başka pek çok durumda da görülebilir. Bu yüzden tanıda gecikmeler yaşanabilir. Crohn hastalığının en önemli belirtileri halsizlik, kilo kaybı, ishal, karın ağrısı ve bağırsaklardan olan gizli veya aşikâr kanamalardır. Bu belirtilerin şiddeti bağırsakların neresinin, ne kadar uzunluktaki bir bölümünün etkilendiğine ve iltihabın derecesine göre değişkenlik gösterir.

Karın ağrısı Crohn hastalığının en önemli ve en sık görülen belirtisidir. Aralıklı veya devamlı, hafif yada şiddetli olabilir. Crohn ağrısı kolayca irritable barsak sendromu (İBS yada daha çok bilinen adıyla spastik kolon) ağrısı ile karışabilir ve tanı gecikebilir. Hem Crohn’da hem de İBS’te ağrı ile birlikte ishal olabilmesi ve aynı yaş grubunda görülmesi teşhisi daha da zorlaştırabilir. Crohn hastalığı belirtileri İBS’ten farklı olarak daha inatçıdır. Ağrı gittikçe daha şiddetli ve daha rahatsız edici bir hal alır. İBS’te yıllar geçmesine rağmen genelde belirtiler hep aynı şekilde olur. Bu karışıklık nedeniyle şüphe durumunda iltihap göstergelerine bakılmalı, şüphe fazla ise kolonoskopi yapılmalıdır. 

Crohn hastalığında genellikle kronik kan kaybına bağlı kansızlık vardır. Ancak çoğu zaman bu kanama hastaların kendi gözleriyle görebilecekleri düzeyde değildir. Gizli kan testi yapılırsa yarısından fazlasında pozitif çıkar. Ülseratif kolitin tipik belirtisi ise kanlı ishaldir. Hastaları korkutan bu durum Ülseratif kolitte teşhisin daha erken konulmasını sağlar.

İshal Crohn hastalığında en sık görülen belirtilerden biridir. İshal şiddeti hastalığın şiddetine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Dışkı miktarı artmış ve sıvı kıvamdadır. Tuvalete çıkma sıklığı da artar ancak genellikle ülseratif kolitte olduğu kadar fazla değildir.  Hastaların bir çoğunda iştahsızlık, kilo kaybı ve kansızlık görülür. Beslenme bozukluklarına neden olabilir. Hafif ateş yapabilir. Hastaların bir kısmı anüs çevresinde iltihaplanmadan kaynaklanan ciddi fissür ve fistüller nedeniyle başvurabilir. Bazıları romatizmal ağrılarla, eklem ağrıları ile başvurabilir. Ciltte kızarık sert şişlikler, ülser ve yaralara neden olabilir.  

Crohn hastalarının %80’inde ince bağırsaklar tutulur. Hastaların %50’sinde ileum (ince bağırsaklarının ikinci bölümü)  ve kolon (kalın bağırsaklar) birlikte, %20’sinde de kolon tek başına tutulur. Kalın bağırsağında hastalık olanların yaklaşık yarısında rektum yani kolonun en son kısmı etkilenmez. Buna karşılık ülseratif kolitte rektum mutlaka etkilenir. Crohn hastalarının üçte birinde anal fissür ve anal fistül gibi perianal bölge hastalıkları da vardır. Hastalığın erken dönemlerinde hafif başlangıçlı vakalarda kolonoskopi gibi tetkiklerin yapılmasına rağmen, hastalık saptanamayabilir ve teşhis bir süre gecikebilir. Şüpheli vakalar takibe alınmalı veya diğer tetkik yöntemleri kullanılmalıdır. 

Ülseratif kolit kalın bağırsakların en son kısmı olan rektumdan başlar ve yukarıya doğru yayılım gösterir. Ülseratif kolit bağırsak tabakalarından en içte olan mukoza tabakasını tutar. Crohn hastalığı ise bağırsağın tüm tabakalarını tutan daha derin bir iltihaba neden olur. Crohn hastalığı etkilediği bölgelerde, ülseratif kolitin aksine, kesintisiz değil atlamalı bir tutulum yapar. Hasta bölgelerin arasında, normal alanlar da vardır.

Yazımız güncelleniyor…